Korona virüs tehdidi nedeniyle yurt dışı seyahatlerinin bir hayal olduğu bu sıcak yaz günlerinde gelin sizinle Balkanlar’a uzanalım. Hedefimiz, Karadağ‘da bir sahil şehri olan Kotor. 2016 yazında bir gün ziyaret etme şansı bulduğum Kotor’u sizlere bir parça tanıtmak istedim.

Kotor, tarihi şehrin, bu şehrin içinde yer aldığı bölgenin ve ayrıca da bölgeyi kapsayan koyun adı fakat bu yazıda yalnızca tarihi şehirden söz edeceğiz. Şehrin tarihçesine bakacak olursak ilk olarak M.Ö. 168 yılında Romalılar tarafından kurulduğunu görüyoruz. 1002 yılında Bulgarlar tarafından ele geçirilip, 1185 yılında da Sırpların yönetimine giren kentin 1371-1384 yılları arasında ise bir Venedik Cumhuriyeti bir Macar Krallığı tarafından yönetilip durduğu anlaşılıyor. Şehir, Venedik Cumhuriyeti idaresi altındayken Osmanlı tarafından da biri 16. ve biri 17. yüzyılda olmak üzere iki kez kuşatılmış. 1797 yılında Habsburg İmparatorluğu idaresine giren Kotor, 1918 yılına gelindiğinde ise Yugoslavya hakimiyetine girmiş. Bu küçük yerleşim yeri, önemli tarihi ve mimari değerlere sahip olarak 1979 yılından bu yana UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde bulunuyor.

Bu sahil kentini 2016 yılında böyle bir bayram tatilinde Budva’da kaldığım zaman ziyaret etmiştim ve sadece Stari Grad yani tarihi Kotor şehrini gezme olanağını yakalamıştım. Bu çağda bulabileceğiniz nadide Orta Çağ yerleşimlerinden biri olduğunu söyleyebilirim. Dubrovnik için de böyle söylenir. Kotor‘da tarihi şehir, surların ardında olduğundan üç kapısından birinden girmeniz gerekir. Bu kapılar Güney Kapısı, Kuzey Kapısı ve Deniz Kapısı’dır. İçeri girdiğinizde Venedik tarzı bir mimarinin izlerini görebilirsiniz. Tarihi dokusu son derece güzel bir şekilde korunmuş olan bu küçük kentin dar taş sokaklarında kaybolmak isteyebilirsiniz. Bu sokaklar küçük ve hoş kafelerin bulunduğu ufak meydanlara açılır. Sokaklar boyunca sevdiklerinize hediyeler alabileceğiniz minik ve güzel dükkanları keşfedebilirsiniz. Burada gezerken zamanda yolculuk yaptığınız ya da bir masalın içine çekildiğiniz hissine kapılabilirsiniz. Prag’daki kadar görkemli olmasa da Kotor da kendine göre bir saat kulesine sahiptir. Surlardan içeri girdiğinizde zaten dikkatinizi çekecektir.

Kotor, San Giovanni Kalesi‘nin bulunduğu dağın eteklerinde yer alan bir yerleşim yeridir. En tepeye tırmanmayı başarırsanız muhteşem bir manzara ile karşılaşırsınız. Gelgelelim bunun için tam tamına 1300 basamağı aşmanız gerekir. Yaz günü gittiğim için Adriyatik sıcağında en tepeye çıkamadım. Fakat surlara tırmandığım için surların üzerinden harika bir Kotor manzarası eşliğinde gezme fırsatı yakalamıştım ve gün olur da buraya yolunuz düşerse kesinlikle bunu yapmanızı tavsiye ederim. Böylece, surların bir tarafında küçük tarihi kenti yukarıdan izleyebilir, diğer tarafında ise büyüleyici koy manzaralarının tadını çıkarabilirsiniz.

Aşağı indiğinizde de ara sokaklardaki hediyelik eşya dükkanlarını gezebilir ve meydanlarda karşınıza çıkan kafelerde İtalyan kahvelerini tadabilirsiniz. Dükkanlarda ve kafelerde çalışanların oldukça sıcakkanlı ve güler yüzlü olduğuna şahit olacaksınız.


Karadağ tatilim için İstanbul’dan direk uçuşla vizesiz seyahat etmiştim ve deniz tatili planladığım için Budva’da konaklamıştım. Deniz tatili yapmak isteyenlere de aynısını tavsiye ederim. Budva’dan sabah yola çıkarak tarihi kenti gezip akşama doğru dönüş yapabilirsiniz. Bu pandemi mevzu da bir gün gelir tarih olur. O zaman bu güzel fotoğraflarda gördüğünüz harika yerleri sevdiklerinizle birlikte ziyaret edebilirsiniz. Böylece, burada paylaşmaya çalıştığım güzellikleri kendiniz görebilir ve bu masalsı kentin sokaklarında dolaşabilirsiniz. Şimdilik fotoğraflarına bakmakla yetinelim.


